29 Ağustos 2017 Salı

GECENİN DİBİNDE

Ne var bu gecelerde bizi uyutmayan,
Ne ki beklediğimiz, aradığımız..
Ne var bu gecenin dibinde..
Gündüzlerimiz hep mi torbada.
Nedir bu efsun; hayaller kurdurtan, yıktırtan..
Sistem gün sonu istiyor her gece, her gece.
Bi çare, müptezel dolaşır ruhumuz en ücra köşelerinde.
Bir ay asılı gece de onunla hoşbeş etmeler.
Dolar kül tablası, boşalır paket.
Saran derin bir hüzün,
geceler hep mi uzun.
Gece tehlikeli, bak gece herşey haddinden fazla.
Sakın gelmeyelim gecelerin gazına.
Çünkü doğan günün yaşamakla bir ilgisi var biliyoruz.
Hadi lütfen, uyuyalım.
uyuyun ziyadesiyle yorulduk..

27 Ağustos 2017 Pazar

SABAHIN KÖRÜNDEKİ CICEKLI MESAJ..

Sabahın köründe çiçekli, böcekli mesaj atan enerjik mutlu insanlar insanlarımızsa ben neyim? Nasıl böyle perdeyi açıp güneşi ağzına kadar sokup, gülümseyerek esneye biliyorlar acaba? Ben yataktan kendimi zorla aşağıya atıp, ben bu dünyaya niye geldim dercesine kara kara düşünüp, boş boş etrafı süzerken.. başımda yok ben uyandırmam sen uyandır muhabbetleri dönerken, sen canım kardeşim nasıl böyle Heidi gibi uyanıyorsun. Saat 10 kadar geçen süre zarfında yatağıma geri koysalar; o saate kadar yaşadıklarımı yok sayar, geri uyurum diyecek kadar ben iddalıyken.. Gerçekten sizi kıskanıyor ayrıca önünüzde saygıyla eğiliyorum iyi geceler.

Nefretten korktum...

Hepsi birbirinden nefret ediyor.
Hepsi birbirine hunharca küfürler savuruyordu.
Hepsi birbirinin ölmesini istiyor.
Daha fazla kan kan istiyoruz diye bağırıyorlardı.
Nefret naraları parmaklardan yükseliyor, kalpler karartıyordu.
Aslında herkes herkesi sevmiyor, en iyi öküzün kendisininkinin olduğunu söylüyordu. Herkes o kadar mükemmelleşmişti ki
benim vasat ruhum kendini iyice pustu, ufacık kaldı ve görünmez oldu.
Hayretler içinde, yürekte sızım sızım bir acıyla baktım, okudum, gördüm. Gördüklerimdende korktum. Çok korktum bu nefretten, sevgisizlikten. Saklandım yatağın altına kimseler bulamasın istedim. Insanlardan çok  korktum. Kendiminde bir insan olduğu geldi aklıma, sonra kendimden de korktum. Ayağımı kırdı bu düşünce; uçamadım, ters düştüm oradanda kalkamadım.
Tanrılardan yardım bekledim. sonra onlardan da vazgeçtim. Bizi izleyip güldükleri geldi aklıma. Daha da korktum kimse sevmiyordu kimseleri, aslında kendilerini bile...

26 Ağustos 2017 Cumartesi

AYNI MEKAN

Aklımla ruhumu aynı mekanda barındıramadığımdan beri susturamıyorum kafamdaki içsel diyoloğu. Bir tarafım kalk git der, bir tarafım nereye otur. Sorular kafamda cirit atar.. anlasam bütün anlamlarını dünyanın, bitecekmiş gibi geliyor bu hal. Ama ne mümkün; bir soru başka soru doğuruyor, insanlar beni kendinden ışık hızıyla uzaklaştırırken, tutunmaya çalıştığım kitapların sayfaları da teker teker elimde kalıyor sanki. Icimdeki tutarsızlık da gitgide derinleşiyor. bir ben daha oluyor, benden. Hangisi gerçek ben seçemiyorum. Bir vitrinlik kısmım var bir de ona hiç uymayan arka kısmı iste.. Merdiven altı üretim yapıyormuşcasına bir his.. artık bir şeyde beklemiyorum kendilerinden. Monotonlaşmış bir ruh bedenim de taşıdığım. Ayağımı sürüye sürüye yol alıyorum. Sevgili bedenimle kafamı aynı ortamda görmeyi umuyorum. Zira kendilerini ihraç etmek zaruretine girmek istemiyorum..

24 Ağustos 2017 Perşembe

Kötü insan oldum

Bayramlarımı kaybettim.
Buna artık dayanamayan çocuk sevinçlerimse beni bir an bile tereddütt etmeden terketti.
Bende otuz iki dişimi hapsettim.
Korkularıma yenildim en çok.
Evetlerimi öldürdüm, yerine hayırlar getirdim. Başkaldırdım hayata.
Sonra vazgeçmesini öğrendim.
Zorlamanın bir boka yaramadığını  iyice kavradım.
Kanaat örgütü kurdum kendime orda astım, kestim, yargıladım.
Insan kalan yerlerime tuz serptim.
Başkaları ne hisseder evresinden baya bir uzaklaştım.
Kötü insan oldum ben çok kötü.

22 Ağustos 2017 Salı

KADININ AKLI

Söngün bir mum ateşi bakışların..
Parmaklarında sigaran titrek.
Kırılgan bakışların, kalbin kırılgan.
Kimsenin anlamadığı ezgiler bunlar.
Aklın şu kedide, çimlerde.
Çimlere uzanmak geçer gözlerinden..
Oturuşun muazzam dik, bacak bacak üstünde.
Herşey mükemmel bir zıtlıkta.
Kargalara değer bu sefer gözlerin
Öldüm yasa mı geldin der gibi bakarsın bu sefer.
Derin derin solursun tütününü..
Ölüm çeker gibi içine..
Kalkarsın ayağa yine muazzam bir dirilikte.
Hayata burnundan kıl aldırmazcasına.
Çıkarsın sahneye ve motor..

21 Ağustos 2017 Pazartesi

HİSSETMEK

Haklı olmak, doğru bilmek çabasında değilim. Tüm istediğim bütün renklerini hissetmek yaşamın.
Bütün çiçeklerinin kalbini görmek; sadece gülün değil.. Nesnel ve öznel ne varsa hepsine dokunmak. Elimde, yüzümde, avucumda hissetmek. Hiç bir yarışın, ideolojinin içinde değilim, hepsini attım sırtımdan. Her döneme, her zamana aitmişim gibi bir his. Nerede varsa hissedilecek bir acı, bir huzur oradayım.. orada olmalıyım. Meltem esmeli ılık ılık, benimse gözlerim kapalı ona karışmalıyım. Balıkların sırtında batıp batıp çıkmalı, karıncayla sabahın altısında işe koyulmalı, kitapları yorgan bilip uyumalıyım.. Bütün davalardan, anlaşmalardan, kurgulardan daha uzağa daha uzağa gitmeliyim. Arşınlamalıyım bütün yolları, kendim için sadece kendim. Hırslarımdan, baş belası mükemmeliyetçilik anlayışımdan zor sıyrıldım zaten. İçimdeki şeytanınsa canı cehenneme. Başını okşadığımda mis gibi kokan fesleğenin kokusu kalsın avucumda, bir şiirin dizelerinin tadı damaklarımda, günaydın dediğim gülün gülümsemesi kalsın bana. Bütün doğrular haklılığını ispatlamak zorunda hissedenlerin olsun. Bilgelikler cehaletin olsun..
Ben kalan zamanımı hissetmeye adamak istiyorum.. sadece hissetmek, yaşıyorum demek, yaşamak adına.

Arzuhal

Kusursuz intiharlar yaratmak istiyorum hanfendi Manasız anlamlar kurgulamak belki  Anladığım kadarıyla anlaşılmak istiyorum Bu zor kaygan ze...