30 Nisan 2017 Pazar

MUTLULUK NEDİR ACABA

Mutluluk nedir acaba? Şimdi mutlumuyum, nasıl mutlu oluyorduk? Mutlu olmak için ne yapıyorduk? Mutlu mu olunur, mutlu mu doğulur..? Tam olmak yada olmamak moduna  girmeye başlıyordum ki..
Cemal Süreya devreye giriyor;
“Kim istemez mutlu olmayı, mutsuzluğa da varmısın?” diyor.
Arkadan Marilyn Monroe bacım sesleniyor;
“Tek başına mutsuz olmak, biriyle mutsuz olmaktan iyidir” yinede Cemal bey diyor.
Nazım Hikmet beliriyor yanımda aniden.Elinde kalem, birşeyler yazıyor… Bakıyorum ne yazmış üstat diye.
“Bana mutluluğun resmini yapabilirmisin Abidin?” yazıyor.
Oradan Zülfü Livaneli, “mutluluk biraz güvenlik, birazda can sıkıntısıdır” diyor.
Ali Lidar; “Zülfü abi, mutluluk çişini tutup tuvalete gitmektir” diyerekten tuvalete doğru koşuyor.
Özgür ruhlu gencimiz Mc. Candles, namı-ı değer superberduş;
“Mutsuz olduğunuz koşulları değiştirin, farklı ufuklara bakın, gezin” diyor.
Ben giriyorum söze,“Dünya’ya mutluluk garantisiyle gönderilmişizde firma garanti koşullarına uymuyor gibi davranıyoruz, hem mutluluk çocukken uzun soluklu oluyor galiba, yaş ilerledikçe anlık mutluluklar yaşıyoruz”dimi dedim.
Sustuk... sustular.
Yazdıklarımı okuyorum sabah ruh eşime, gece gece bu kadar insanın bizim evde ne işi var diyor.. Gülüyoruz:)

ZAVALLIĞIMIZ PAÇALARDAN AKIYOR

Dün gece yaşadığım histerik krizin içinde, yer yer hıçkırıkla karışık ağladım.. Aynı cümleyi defalarca yazdım. İyi anla! Unutma artık, öğren şunu kızım diye diye..  Sorgulamak yok! sorgulamak yok!  yazdım, defalarca, bir ingilizce ödevi titizliğinde tekrar tekrar..
Durdum bir  an.. bıraktım kalemi elimden baktım yazdıklarıma... Kafamı tavana diktim 'Tanrım! artık beni duymadığına, görmediğine karar verdim.. Bak yoruldum duyuyormusun? Çok kırıldım, canım yandı' dedim.. iç çeke çeke. Beni duyduğunu gördüğünü,  umdum..
Alkol yoktu evde, kolayla kafa buldum.. Ciğerlerim yanıncaya kadar sigara içtim. Öyle,öyle bitkin düştüm ki  elim, ayağım, ruhum kesildi.. Canım çekildi. Fırtına sonrası deniz gibi duruldum, bütün ruhumdaki pislıkler kıyıya vurmuştu sanki.. Son kalem sigaramıda içtim.Yarı ölü girdim yatağa, uykuda yarı ölüm hali sayılmazmıydı? Dün gece sanırım ben öldüm... Halisülasyon gibi rüyalar.. saat başı uyanışlar, iğrenç alarm sesi..
Doğal olarak sabah kendimi kalkmaya ikna etmemde pek kolay olamadı.Zor bela kaldırdım bedenimi, ruhumsa hala firardaydı. Ayaklarımı sürüye sürüye gittim banyoya. Geçtim aynanın karşısına.. Uzun uzun baktım.. acınası silüetime. Gözlerim şişmiş ve küçülmüş, fırtınadan kaldığı bariz. Hüzün saçlarımla beraber omuzlarımdan dökülmüş. Omuzlarımsa çökmüş..Yatak odasına gitmeye çalışıyorum, baktım yürüyüşüm bile penguenleşmiş..
Göz altlarımdaki halkalar ve kayan şaftımı düzeltmek için  her zamanki gibi derhal savaş boyalarımı sürdüm yüzüme.. Sırıtmasın zavallılığım diye..
Hayalet olarak karıştım aranıza bugün. Ben sizi ve sizin her halinizi gördüm; ama siz beni fark bile etmediniz. En iyi, en güzel sizindi ve mükemellikle kutsanmış gibiydiniz.. Uzun uzun baktım saklamaya çalıştığınız, o mutsuzluk pozlarınıza, her gün bahsettiğiniz aynı yalanlara..Baktım, baktım.. gördüm. Ben sizi gördüm de siz beni asla.
Dün gece olan her neyse, bütün insanlık maskelerimi yatakta bırakmıştım. Hiç olmadığım kadar kendim hissediyordum. Size, hayata poz kesmiyordum, sis perdeleri kalkmıştı sanki. Şöyle bir şey çıktı ağzımdan ' güçlü olmaya çalışma! Bırak doya doya yaşa zavallılığını. Görmüyormusun paçalarımızdan akıyor zavallılığımız.'

28 Nisan 2017 Cuma

MAVİ KIZ

Bir gözleri var sanırsınız gök içinde
Yazın sıcağının nemi,
Kışın soğuğunun sisi, pusu hiç değmemiş,
Öylesine berrak, öylesine içine seni alan
Bir gözleri var güzel kardeşim,
Sen de; derya- deniz, ben diyeyim okyanus.
Bariz değmemiş fırtına, karayel.
Yakamozlar konmuş içine, ışıl ışıl..
Baktıkça kayboluyor insan.
Öyle bakıyor ki herşey şeytani kalıyor,
O gözlere, insan ruhunun kötü gölgesi düşmemiş,
Bakıyor, öyle mahsun, akıllara ziyan..
Gözleri çağırıyor beni, dengemi kaybediyorum
Yok oluyorum, o safi mavilikte..

24 Nisan 2017 Pazartesi

ÇOCUK DÜNYAM

O gidince şimdi benim gözyaşım geldi.. Ben onu bizim halının üstündeki desenlerden daha çok sevmiştim. Birde şey... Kolumu arkaya kadar açıp kocaman sevdiğimide söylemiştim. Babanın, başka bir dünyaya gezmeye gitdiğini söylemiştin.. Seninle uzaya gidecek, babanı arayacak, bulutlarda zıplayıp, yıldızları toplayacaktık. Allahı görmeye gidecektik. Biz akıllı uslu çocuklardık bizi kesin çok severdi..  Hem annemizi de hiç üzmezdikki biz. Kesin severdi. Rüzgar çıkaracaktık yukarıdan aşağıya, bütün ağaçlar sarılacaktı bir birine, güller dans edecekti.. Pamuk şekerinden panjurlu evimiz olacaktı. Bahçesine elma şekeri ekecektik ve çeşmelerinden kakolu, çilekli süt akacaktı sevgilim.. Siz gittiniz ya buralardan kalbimin üstünde ayılar zıplıyor. Yine gözyaşım geldi..

23 Nisan 2017 Pazar

BİZ ÖZGÜRÜZ ÖYLEMİ?

Her gün karga bokunu yemeden gitmek zorunda olduğumuz, alarm kurarak uyandığımız bir işimiz var.. Senede yirmi-otuz gün iznimiz, uymamız gereken kurallar, bitmeyen tüketim ihtiyacımız ve biz özgürüz, öylemi? Kendimiz olamadığımız mesai saatleri, yapmacık samimiyetler ve bunu yaparken kendimden tiksinmem.. Herşeyin yapay olduğu bu şehirlerde, insan ilişkileri bile yapay, biz dürüstüz şimdi, öylemi? Sahip olduklarımız ve sahip olmayı arzuladıklarımızın kölesi olmuşuz, insanlar üzerinde egolarımızı tatmin etmiş, kılığına kıyafetine, diline, dinine göre insanları sınıflandırmışız, biz hümanistiz, öylemi? Tamda kapitalizmin istediği gibi, biz hayelleri bile prangalı, sözüm ona prangasız köleler, vicdanının sessini bile kaybetmiş, ölsek yan komşumuzun haberi olmaz, biz sosyaliz öylemi?
Hergün geçtiği yolun üzerindeki çiçekleri bile farketmemiş... hep bir telaşlı. Kafasını kaldırıp gök yüzüne bile bakmamış, işden yemeye içmeye bile vakti kalmamış ve biz yaşıyoruz, öylemi?
O kadar yoğun ki seneleri kaybetmiş, annesinin babasının bile yaşlandığını farketmemiş.. Dikkatli bakınca babamın bıyıkları ne ara beyazladı, annemin eli ne zaman yaşlandı diye şaşkın şaşkın bakıp, gördüğümüzü iddia ediyoruz, öylemi? Ne zaman kalkacağı, yiyeceği, içeceği hatta sıçacağı belli insanlarız, kurulu bir saat gibi yaşıyoruz biz özgürüz, öylemi? Eminmisin? Bir daha bak!

22 Nisan 2017 Cumartesi

İHTİYACIM VAR

Şu karşı masada oturan, kendinden emin tavırlarla etrafa ' öğrenmişler bir adalet, özgürlük, eşitlik başka hiç bir halt bilmiyorlar'diye nutuk atan adamın inanmışlığını getirin bana.
Evde mutfakta unutulmuş kadının  kendinden çoktan geçmişliğinden de alırım bir dal. Çok yapıştım ben bu hayatın yakasına, senden alacağım var diye , diye... belki onu bırakma zamanı gelmiştir ha, ne dersiniz.
Şu sıra sıra dizilmiş, telaşla birşeyler taşıyan karıncaların enerjisinden de koyun mutlaka, biraz çıkınıma. Yerimden kalkacak dermanım yok çünkü.
Bak şurda, az ilerde çimlere uzanmış kulağında kulaklık, kafasını göğe dikmiş, gülümsüyor bir kız.. İşte o kızın hayallerinede ihtiyacım var... Ben benimkilerini tedavülden kaldıralı çok olduda.
Sonra annem gelsin olur mu, yatayım dizlerine, okşasın saçlarım, çocuk olayım orada.. Onun dualarında huzuru arıyayım.
Bir de son olarak oğlumu getirin bana.. Sarılayım, doya doya öpeyim, kokluyayım derin derin saflığını.. Arınayım bütün büyüklük günahlarımdan..


21 Nisan 2017 Cuma

MIŞ GİBİSİNİZ BAYIM

Eşitlikçi sosyal medya mesajlarınız..
Ah! O hümanist tavırlarınız,
Ezberden Nazım Hikmet, Neyzen Tevfik şiirleriniz
Biliyorsunuz şiir önemli, helede ezberedense,
Yalnız az önce içinizden bir öküz çıktı
Yaşayamıyor, yaşatamıyorsanız
Ezberlemeyin o şiirleri
Şuan sizde gerçekten eğrelti duruyor bayım!!

Arzuhal

Kusursuz intiharlar yaratmak istiyorum hanfendi Manasız anlamlar kurgulamak belki  Anladığım kadarıyla anlaşılmak istiyorum Bu zor kaygan ze...