30 Nisan 2017 Pazar

MUTLULUK NEDİR ACABA

Mutluluk nedir acaba? Şimdi mutlumuyum, nasıl mutlu oluyorduk? Mutlu olmak için ne yapıyorduk? Mutlu mu olunur, mutlu mu doğulur..? Tam olmak yada olmamak moduna  girmeye başlıyordum ki..
Cemal Süreya devreye giriyor;
“Kim istemez mutlu olmayı, mutsuzluğa da varmısın?” diyor.
Arkadan Marilyn Monroe bacım sesleniyor;
“Tek başına mutsuz olmak, biriyle mutsuz olmaktan iyidir” yinede Cemal bey diyor.
Nazım Hikmet beliriyor yanımda aniden.Elinde kalem, birşeyler yazıyor… Bakıyorum ne yazmış üstat diye.
“Bana mutluluğun resmini yapabilirmisin Abidin?” yazıyor.
Oradan Zülfü Livaneli, “mutluluk biraz güvenlik, birazda can sıkıntısıdır” diyor.
Ali Lidar; “Zülfü abi, mutluluk çişini tutup tuvalete gitmektir” diyerekten tuvalete doğru koşuyor.
Özgür ruhlu gencimiz Mc. Candles, namı-ı değer superberduş;
“Mutsuz olduğunuz koşulları değiştirin, farklı ufuklara bakın, gezin” diyor.
Ben giriyorum söze,“Dünya’ya mutluluk garantisiyle gönderilmişizde firma garanti koşullarına uymuyor gibi davranıyoruz, hem mutluluk çocukken uzun soluklu oluyor galiba, yaş ilerledikçe anlık mutluluklar yaşıyoruz”dimi dedim.
Sustuk... sustular.
Yazdıklarımı okuyorum sabah ruh eşime, gece gece bu kadar insanın bizim evde ne işi var diyor.. Gülüyoruz:)

ZAVALLIĞIMIZ PAÇALARDAN AKIYOR

Dün gece yaşadığım histerik krizin içinde, yer yer hıçkırıkla karışık ağladım.. Aynı cümleyi defalarca yazdım. İyi anla! Unutma artık, öğren şunu kızım diye diye..  Sorgulamak yok! sorgulamak yok!  yazdım, defalarca, bir ingilizce ödevi titizliğinde tekrar tekrar..
Durdum bir  an.. bıraktım kalemi elimden baktım yazdıklarıma... Kafamı tavana diktim 'Tanrım! artık beni duymadığına, görmediğine karar verdim.. Bak yoruldum duyuyormusun? Çok kırıldım, canım yandı' dedim.. iç çeke çeke. Beni duyduğunu gördüğünü,  umdum..
Alkol yoktu evde, kolayla kafa buldum.. Ciğerlerim yanıncaya kadar sigara içtim. Öyle,öyle bitkin düştüm ki  elim, ayağım, ruhum kesildi.. Canım çekildi. Fırtına sonrası deniz gibi duruldum, bütün ruhumdaki pislıkler kıyıya vurmuştu sanki.. Son kalem sigaramıda içtim.Yarı ölü girdim yatağa, uykuda yarı ölüm hali sayılmazmıydı? Dün gece sanırım ben öldüm... Halisülasyon gibi rüyalar.. saat başı uyanışlar, iğrenç alarm sesi..
Doğal olarak sabah kendimi kalkmaya ikna etmemde pek kolay olamadı.Zor bela kaldırdım bedenimi, ruhumsa hala firardaydı. Ayaklarımı sürüye sürüye gittim banyoya. Geçtim aynanın karşısına.. Uzun uzun baktım.. acınası silüetime. Gözlerim şişmiş ve küçülmüş, fırtınadan kaldığı bariz. Hüzün saçlarımla beraber omuzlarımdan dökülmüş. Omuzlarımsa çökmüş..Yatak odasına gitmeye çalışıyorum, baktım yürüyüşüm bile penguenleşmiş..
Göz altlarımdaki halkalar ve kayan şaftımı düzeltmek için  her zamanki gibi derhal savaş boyalarımı sürdüm yüzüme.. Sırıtmasın zavallılığım diye..
Hayalet olarak karıştım aranıza bugün. Ben sizi ve sizin her halinizi gördüm; ama siz beni fark bile etmediniz. En iyi, en güzel sizindi ve mükemellikle kutsanmış gibiydiniz.. Uzun uzun baktım saklamaya çalıştığınız, o mutsuzluk pozlarınıza, her gün bahsettiğiniz aynı yalanlara..Baktım, baktım.. gördüm. Ben sizi gördüm de siz beni asla.
Dün gece olan her neyse, bütün insanlık maskelerimi yatakta bırakmıştım. Hiç olmadığım kadar kendim hissediyordum. Size, hayata poz kesmiyordum, sis perdeleri kalkmıştı sanki. Şöyle bir şey çıktı ağzımdan ' güçlü olmaya çalışma! Bırak doya doya yaşa zavallılığını. Görmüyormusun paçalarımızdan akıyor zavallılığımız.'

28 Nisan 2017 Cuma

MAVİ KIZ

Bir gözleri var sanırsınız gök içinde
Yazın sıcağının nemi,
Kışın soğuğunun sisi, pusu hiç değmemiş,
Öylesine berrak, öylesine içine seni alan
Bir gözleri var güzel kardeşim,
Sen de; derya- deniz, ben diyeyim okyanus.
Bariz değmemiş fırtına, karayel.
Yakamozlar konmuş içine, ışıl ışıl..
Baktıkça kayboluyor insan.
Öyle bakıyor ki herşey şeytani kalıyor,
O gözlere, insan ruhunun kötü gölgesi düşmemiş,
Bakıyor, öyle mahsun, akıllara ziyan..
Gözleri çağırıyor beni, dengemi kaybediyorum
Yok oluyorum, o safi mavilikte..

24 Nisan 2017 Pazartesi

ÇOCUK DÜNYAM

O gidince şimdi benim gözyaşım geldi.. Ben onu bizim halının üstündeki desenlerden daha çok sevmiştim. Birde şey... Kolumu arkaya kadar açıp kocaman sevdiğimide söylemiştim. Babanın, başka bir dünyaya gezmeye gitdiğini söylemiştin.. Seninle uzaya gidecek, babanı arayacak, bulutlarda zıplayıp, yıldızları toplayacaktık. Allahı görmeye gidecektik. Biz akıllı uslu çocuklardık bizi kesin çok severdi..  Hem annemizi de hiç üzmezdikki biz. Kesin severdi. Rüzgar çıkaracaktık yukarıdan aşağıya, bütün ağaçlar sarılacaktı bir birine, güller dans edecekti.. Pamuk şekerinden panjurlu evimiz olacaktı. Bahçesine elma şekeri ekecektik ve çeşmelerinden kakolu, çilekli süt akacaktı sevgilim.. Siz gittiniz ya buralardan kalbimin üstünde ayılar zıplıyor. Yine gözyaşım geldi..

23 Nisan 2017 Pazar

BİZ ÖZGÜRÜZ ÖYLEMİ?

Her gün karga bokunu yemeden gitmek zorunda olduğumuz, alarm kurarak uyandığımız bir işimiz var.. Senede yirmi-otuz gün iznimiz, uymamız gereken kurallar, bitmeyen tüketim ihtiyacımız ve biz özgürüz, öylemi? Kendimiz olamadığımız mesai saatleri, yapmacık samimiyetler ve bunu yaparken kendimden tiksinmem.. Herşeyin yapay olduğu bu şehirlerde, insan ilişkileri bile yapay, biz dürüstüz şimdi, öylemi? Sahip olduklarımız ve sahip olmayı arzuladıklarımızın kölesi olmuşuz, insanlar üzerinde egolarımızı tatmin etmiş, kılığına kıyafetine, diline, dinine göre insanları sınıflandırmışız, biz hümanistiz, öylemi? Tamda kapitalizmin istediği gibi, biz hayelleri bile prangalı, sözüm ona prangasız köleler, vicdanının sessini bile kaybetmiş, ölsek yan komşumuzun haberi olmaz, biz sosyaliz öylemi?
Hergün geçtiği yolun üzerindeki çiçekleri bile farketmemiş... hep bir telaşlı. Kafasını kaldırıp gök yüzüne bile bakmamış, işden yemeye içmeye bile vakti kalmamış ve biz yaşıyoruz, öylemi?
O kadar yoğun ki seneleri kaybetmiş, annesinin babasının bile yaşlandığını farketmemiş.. Dikkatli bakınca babamın bıyıkları ne ara beyazladı, annemin eli ne zaman yaşlandı diye şaşkın şaşkın bakıp, gördüğümüzü iddia ediyoruz, öylemi? Ne zaman kalkacağı, yiyeceği, içeceği hatta sıçacağı belli insanlarız, kurulu bir saat gibi yaşıyoruz biz özgürüz, öylemi? Eminmisin? Bir daha bak!

22 Nisan 2017 Cumartesi

İHTİYACIM VAR

Şu karşı masada oturan, kendinden emin tavırlarla etrafa ' öğrenmişler bir adalet, özgürlük, eşitlik başka hiç bir halt bilmiyorlar'diye nutuk atan adamın inanmışlığını getirin bana.
Evde mutfakta unutulmuş kadının  kendinden çoktan geçmişliğinden de alırım bir dal. Çok yapıştım ben bu hayatın yakasına, senden alacağım var diye , diye... belki onu bırakma zamanı gelmiştir ha, ne dersiniz.
Şu sıra sıra dizilmiş, telaşla birşeyler taşıyan karıncaların enerjisinden de koyun mutlaka, biraz çıkınıma. Yerimden kalkacak dermanım yok çünkü.
Bak şurda, az ilerde çimlere uzanmış kulağında kulaklık, kafasını göğe dikmiş, gülümsüyor bir kız.. İşte o kızın hayallerinede ihtiyacım var... Ben benimkilerini tedavülden kaldıralı çok olduda.
Sonra annem gelsin olur mu, yatayım dizlerine, okşasın saçlarım, çocuk olayım orada.. Onun dualarında huzuru arıyayım.
Bir de son olarak oğlumu getirin bana.. Sarılayım, doya doya öpeyim, kokluyayım derin derin saflığını.. Arınayım bütün büyüklük günahlarımdan..


21 Nisan 2017 Cuma

MIŞ GİBİSİNİZ BAYIM

Eşitlikçi sosyal medya mesajlarınız..
Ah! O hümanist tavırlarınız,
Ezberden Nazım Hikmet, Neyzen Tevfik şiirleriniz
Biliyorsunuz şiir önemli, helede ezberedense,
Yalnız az önce içinizden bir öküz çıktı
Yaşayamıyor, yaşatamıyorsanız
Ezberlemeyin o şiirleri
Şuan sizde gerçekten eğrelti duruyor bayım!!
***Baktım dünyayı güzelleştiremiyorum, bende balkonu güzelleştireyim dedim.***

20 Nisan 2017 Perşembe

KAFAMDAKİ KAFKA

“Kafamda bir Kafka’yla yaşıyorum” desem anlarmısınız ısdırabımı? Hayattan çıkardığım acılarımda kaybolmak, düşüncelerin sınırlarını zorlamak, herşeyi yeniden kendimce anlamak, kendime anlatmak gibi mülteci çabalarım var benim. Duygularımı bir rakı gibi damıtıp içiyorum geceleri...
Kendimi arıyorum nafile bir çaba benimkisi... Ölmeden defalarca öldürüp kendimi, yaşayıp yaşamadığımı anlamak için yağmura, rüzgâra vuruyorum elimi, yüzümü... Geceleri bekliyorum, el ayak çekilen saatleri ve o saatlerde düşüncelerimin korkunç dehlizlerinde dolaşıyorum... Yük ediyorum yüreğime herşeyi, herkesi, sistemi, yaşamı… Bazende aklımı dünyanın sırtına dayıyorum.
Uyuyunca sancıların geçeceğine inanıyorum fakat bazen acıya uyanıyorum. Kafka gibi bende az insan bulunduruyorum etrafımda. İnsanlara kendimi anlatma gayemi son buldurduktan sonra oluşan bir durum bu. Gerekmedikçe dahil olmuyorum hayata, bir pencereden değil belki ama bir balkondan izliyorum onları..
Sevgili Kafka’nın Milena’ya olan aşkı gibi mükemmel bir aşk yaşatıyorum kalbimde... Öylesine saf, öylesine el değmemiş. Onunla tutunuyorum hayatın budaklarına. Beni sorgulamayan belkide anlayan tek insan o. Ve bence gerçek aşk onu değiştirmeden olduğu gibi kabul edip, onun en yakın dostu olmaktır.
Kafkayı taşıyorum yüreğimde, kafamda diyeyim siz anlayın acılarımı…

19 Nisan 2017 Çarşamba

BİR AVUÇ ATEŞTİR UMUT

Yok ya yine olmaz…Hep kötüler kazanır. Zaten daha öncede kaç kez onlar kazanmışlardı.
... Ya olursa! Dedi ya “biz kazanırsak ya o güzel günler geldiyse ve o gün bugünse!” Ya bırak kandırma kendini. Bıkmadın mı sen umut etmekten?
Bir an önce akşam olsunda şu gelgitlerden kurtulayım istedi ne olacaksa olsundu. Bu düşüncelerden bir türlü sıyrılamıyordu. Her zaman yaptığı gibi kafasını dağıtabilmek için hemen eline bir kitap aldı. Beş-on sayfa ya okudu ya okumadı, kendini yine o düşüncelerin ağına dolanmış buldu. En iyisinin biraz uyumak olduğuna karar verdi. Yatakta döndü durdu bir kaç saat...
Nafile bir gram uyuyamadı. İşe gitme saati gelmişti.Bu duruma her zamanın aksine sevindi. İyi olur kafam dağılır biraz diye düşündü. İşte de değişen bi’ şey olmadı. Asla mekana ve insanlara dahil olamadı, attı tuttu kafasında aynı düşünceleri, beklediği sonucun, sonucundan neler olabileceğini tahayyül edebildiği için dolandı durdu bu sarmalda...
Sonunda beklenen zaman gelmişti, heyecan doruklarda... Geldi geldi gitti sanki dünyaya. Sonuç tabikide hezimet... Çok acıdı canı... Ama şaşırmadı. “Ne bekliyordun ki? Bırak artık hayalleri, ayakların yere bassın. Bırak güvenmeyi şu insanlara...”Burası dünya işte, burası bu kadar. Sende senden öncekiler gibi bekle umutla işte. Olmama ihtimalinide düşünmüştün en azından diyerek kendini avutmaya çalıştı. Hayat ona okulda öğrendiği fizibilite etüdünü hayata uygulamayıda öğretmişti. Hayallerin bile önünü arkasını, sağını solunu, gelmişini geleceğini düşünürdü. Hatta buna bir isim bile bulmuştu kendince; “Denetimli kaybetmekmiş”… Böyle yapınca, daha az canın acıdığını, düşünüyordu, Ama acı acıdır işte. ..Acı hep aynıdır.
Arabaya bindi, son ses müzik açmıştı...arabanın hareket halinde olmasının verdiği yetkiyede dayanarak böğüre böğüre ağladı. Eve yaklaşırken müziğin sesini kıstı, gözyaşlarını ellerinin tersiyle sildi... Gol attık, şampiyon oldular dedi. Bitkin, yılgın, tükenmiş bir şekilde geldi eve...





******



18 Nisan 2017 Salı

TEHLİKELİ SAATLERE GİRMİŞ BULUNUYORUZ

Herşeyin haddinden fazla  anlamlı olduğu,
Şarkıların anlamının tavan yaptığı
Düşüncelerin acıdığı,
Kalbin yorulduğu,
Yoksunlukların nirvanaya ulaştığı,
Derde dert eklediğimiz,
Herşeyin çoook..
Alkolün az geldiği
Tehlikeli saatlere girmiş bulunuyoruz
Hayal kemerlerinizi sıkı bağlayın
İyi geceler efem.



17 Nisan 2017 Pazartesi

Yazmıyor

Yazmak istediklerimi yazamadıktan sonra , yazmakta önemini yitiriyor... Sustuklarımda boğulacam, boğulucaz..
Çok iyi biliyorum; sustuklarım mideme vuruyor, diren lansor ile diren gavisgon ile
Diyorum mideme.
Birde kitaplar yeniden başlamak için iyi ki varlar, ayakta onlar tutuyor beni. Vazgeçme hadi kalk! "hayat kısa, kuşlar uçuyor" diyor inanıyorum hemencik.. Zaten meyilim hep inanmaya oldum olası. İlerdedir yaşanacak güzel günler deyip yaşıyorum işte umutla, pandoranın kutusunda kalan son kötülükle. Kutuda kaldığı için kötülükmü iyilikmi hala bilemedigimiz şey umut.. Ama iyiki var! O biterse yaşamda biter. Umutla kalalım.

UMUDUM ACIYOR

Ağrılarım azdı gene,
Her yerim ağrıyor.
Düşüncelerim ise sızım sızım.
Kirpik diplerime kadar yayıldı acım
Yürek desen tarumar..
Anne döv onları da diyemiyorum,
Biliyorum senin de canın acıyor..
Bana nasıl merhem olsun
Çok dua etmiştik oysa
Tanrıyla samimiyeti bile ilerletmiştik..
Sonra atı alan geçti Üsküdarı.
Anne, umudum acıyor..
Bir şey yap lütfen.. umudumdan öp mesela.
Gol attık şampiyon oldular anne..
Sayı saymasını da mı bilmiyor, bu şıh?
Yaşama ağrılarım mı bu artan
Ağrılarıma şiir mi sürsen biraz..
Belki şişini morunu alır.
Yeniden başlamalı.. biliyorum anne, biliyorum
Ama nereden başlamalı işte
Şimdi tam olarak onu bilemiyorum.

14 Nisan 2017 Cuma

RAKI MASASI

Rakının suyunu göz yaşlarıyla doldurmaya başladı..
Kelimeleri saçıldı masaya, yalnız toplayamadı.
Ansızın sızılı bir söz çıktı ağzından
'Sevdim abi çok sevdim' diye..
Herkes ilk itirafçıya, saygıyla karışık bir acıyla baktı..
Sonra ayağa kalkmaya çalıştı, sendeledi..
İkinci denemede, masadan destek alarak kalktı.
Öpücem abi.. hepinizi öpücem dedi.
Sanki öpünce geçecek gibi..
Kırmayın, üzmeyin abi birbirinizi
Öpünce, yazınca geçmeyecek kadar..

13 Nisan 2017 Perşembe

GÜMBÜR DEDE

Gök delindi adeta.. Annem olsa bardaktan değil, kovadan boşalırcasına derdi. İngilizce öğretmenim cat's raining  derdi, muhtemelen. Öyle bir yağmur yağıyor işte... Arabalar evin önünde suya gömülüyor.. İnsanlar arabalarını bırakıp suda bata  çıka yürüyorlar. Biraz korkmuş çokça çaresiz... Büyük ihtimalle şehrimizin yeni gözdesi battı çıktılarımız kapalı havuz hizmetini vermeyede başlamıştır.
Resmen doğa öcünü alıyor; derelere yapılan evler, derelerin yönünü değiştirme ve daraltma çabalarının meyvesi bunlar. Betonlaşma malumunuz zaten.. Doğa yolunu arıyor ve bir şekilde de buluyor görünen.
Acayip gök gürültüsü var çocukluğumun gümbür dedesi o. Korkudan yatağın altına saklanırdım ve bize birşey yapmasın diye dua ederdim. Şimdi acaba gümbür dede gelse (ha bu arada mitolojiye görede  Zeus muş adı) bana bir şimşek fırlatsa, şu beynim güümm!!! uyutmayan düşünceler şarapnel parçası gibi dağılsa. En sevdiğim şeyi yapsam uyusam uzun, uzun...

12 Nisan 2017 Çarşamba

TÜKENMİŞLİK SENDROMU

Dünyadan aforoz edilmiş gibi,
Ne bir istek, ne bir beklenti
İştahımı bile kaybetmiş..
Solgun, susuz çiçek.
Yaşama karşı tepkisiz
Hayattan uzağa fırlatılmış gibi
Biri hayat atsın üstüme.

10 Nisan 2017 Pazartesi

UZAKLAŞTIM YADA BULDUM YADA ÖYLE BİRŞEYDİ

Bir acayip haller baş göstermeye başladı bende; kırıldım, koptum, uzaklaştım sanki.. Tam olarak adlandıramadığım bir hal. Hayattan birşeyler almaya, vermeye çalışırken oldu ...
Aslında bu kırılma, tam olarak üniversitede hocanın birinin sorduğu o soruyla başladı. Aynı soru herkeste aynı izi bıraktımı bilmem ama ben o gün bu gündür ‘ben kimim’? sorusunun peşinde dolanıyorum. Bu soruyla boğuşurken birde, varoluşsal yaralarımla karşılaştım. Ve başladım kabuklarıyla oynamaya.. Kanadımda, kanttımda. Kendimi, dünyayı, insanları ve doğayı anlamaya çalıştım.. Gülün kalbini, mazlumun acsını, insanların hallerini hepsini görmeye çalıştım. yalnız anladığım kadar anlaşıldım mı orası meçhul.. Bazen şunu diyorum onca anlayıp şunca anlaşılmamakta laneti gibi geliyor bu hayatın. Ama olsun diyorum anlamasalar da olur..

Neyse dönelim ben kimim sorusuna; her gün her an değişen insanın kendini aramaya çalışması da ayrı bir ironi gibi geliyor artık bana.. Tam buldum! Tamam ben buyum derken,  kendindem çok uzağa savrulmuş gibi... Bulduğumu sandıkça , uzaklaştımda, koptumda. Korkularımlada yüzleştim, kaçtımda en acayip insanlık hallerinide anlamaya çalıştım, donup kaldımda.. içimdeki canavarlada boğuştum durdum. Onu durdurabidiğim de oldu baş edemediğimde ama içimdeki canavarın farkındasın en azından dedim bununla avundum.
Bu süreçte bana en çok edebiyatçılar yardımcı oldu. Kah bir şiirde buldum kendimi kah bir romanda kayboldum. Yok ya bizden birşey olmaz da dedim. Hayır biz yapabilirizde .. Kendimle ve dünyayla çıktığım bu serüvende onlar her anımda benimleydi. Ve onların varlığı; kendi dünyasında yaşayan kendini mükemellikle kutsamış, ben yapmam model insanlardan uzaklaştırdı beni. Dünyayı, büyük acıları, memleketin halini umursamayan,eleştirmeyen, rahatsız olmayan., bu insanlardan rahatsız oldum. Rahatsız olmayanlardan, bana dokunmayan bin yaşasın diyenlerden, başkasının yanan evine sevinen insanlardan yoruldum.
Evet bana bir haller oldu epey önce.. soğudum, uzaklaştım, kırıldım.. Koptum bir yerde, döndüğümde oldu yalnız fazla kalamadım.. kalamıyorum.

9 Nisan 2017 Pazar

BEN İSTEDİĞİNİZ O KİŞİ DEĞİLİM

Annemin istediği evlat,
Devletin istediği vatandaş,
Kadınların istediği,
O hanım hanımcık kadın
İş verenin istediği sorunsuz personel,
Tanrı 'nın istediği kul..
Ben o istediğiniz kişi değilim...
Nereye koysan eğrelti...
Öğretmenimin istediği öğrenci
Toplumun istediği anne
Eşimin istediği eş
Kaynanamın istediği gelin de değilim.
Nereye koysan absürt, nereye koysan çarpık,
İstediğiniz o kişi değilim  ben
Belirlenen normlara oturmuyorum bir türlü.
Üzgünüm istediğiniz o kişiye şuan ulaşılamıyor.
Lütfen daha sonrada tekrar denemeyin...!





4 Nisan 2017 Salı

SENSİZ BEN

Sen yokken çiçeklere su vermedim.
Balıklarımız da telef olmuş aşkım.. Niye öldüler acaba.. anlamadım.
3 sezonluk dizi izledim, bana mısın demedim
İzin günü yataktan hiç çıkmadım. Sigara altı tıkındım, asla masaya oturmadım.
İzlediğin spor yorumcularını izledim, biraz evde sen varmışsın gibi olsun hissi. O illeti gıcık adamlar gözümü doldurdu.. Kendime şaşırdım.
Fonda Ahmet Kaya, Ferdi Tayfur, bira şarap karıştırdım.
Evi hiç temizlemedim, hiç yaşamadım..
İşe gittim bok gibi..
Sen yokken iyiyim ben ya.! Her şey kontrolüm altında yani
Kendine iyi bak sen.
Ben hallediyorum..
İyi eğlenceler..

SENİ SEVMEK


Sen bütün aşkını gözlerine toplayıp mavi mavi özgürlük gibi bakıyosun ya gözlerime,
Günlerce süren yağmurdan sonra güneş doğmuş gibi oluyor benim ruhuma..
Seninle olmanın mükemmelliğini ben şimdi sana nasıl anlatayım?
"Orta Doğu'da barış" desem anlar mısın..?
Seni sevmek bütün dünya dillerini çaresiz bırakmak gibi..
Bütün doğa olaylarının sende vücut buluşunu izlemek gibi..
Bütün halkları sevmek gibi,
Bebek kokusu gibi masum seni sevmek
Kuşun kanadına takmak ruhu öylesine özgür
Seni sevmenin mükemmelliğini ben sana nasıl anlatayım?
Dalgalı ruh halimin tek sabit mevzusu seni sevmek..!

1 Nisan 2017 Cumartesi

AŞKÇA SORULAR

Aşkı kim icat etmişti?
Sevmeye nerden başlıyorduk?
Hocam istediğimiz sevmeden başlayabiliyor muyduk?
Aşkın kuralları varmıydı?
Kim koyuyordu varsa bu kuralları?
Hangi taktik işe yarıyordu?
Çok mu arıyorduk, az mı?
Gidince bu sevgili hangi şair döndürebiliyordu?
Gözlerim neden hep o kıyılara vuruyordu..?
Aklıma neden mukayyet olamıyorum?
Neden ona kaçıyor?
Güzelse aşk kalbim neden acıyor?
Annem öpünce acısı neden dinmiyor?
Kalp sızısına Kardiyoloji mi bakıyor?
İlacı var mı bunun Dr. hanım?
Onu böyle bilmezdim?
Nasılda böyle kutsanmış gibi mükemmel oldu?
Gidince ne oluyordu?
Yada gelmeyince..
Benimle olunca ne oluyordu?
Aklımı mı yitiriyordum?
Böyle bir mutluluk olamaz mı oluyordu??
Neyi seviyor, neyi sevmiyor bilince ne oluyodu?
Hangi rengi, hangi takımı seviyor, en sevdiği yemek ne gibi veriler,
Ne işimize yarıyordu?
Kavuşamayınca mı aşktı, kavuşunca mı?
Yada aşk yok olmak mıydı?
Kayıp olan diğer yarını bulmak mıydı?


Arzuhal

Kusursuz intiharlar yaratmak istiyorum hanfendi Manasız anlamlar kurgulamak belki  Anladığım kadarıyla anlaşılmak istiyorum Bu zor kaygan ze...