31 Mayıs 2017 Çarşamba

BEN BEN DEĞİLİM

Bugün herkesten nefret ediyorum
Yarın belki severim
Tamam bugün tükenmiş olabilirim
Yarın bir yolunu bulur yine kalkarım

Sessizliğime aldanmayın
Konuşan beni, ben bile zapt edemem
Su gibi ölez duruşum aldatmasın
Hortum olur önüme katarım.

30 Mayıs 2017 Salı

KALBİME GİDİYOR

Herşey kalbime kalbime gidiyor.
Kalbimin üzerinde kemik, et hiç birşey barınmıyor
Üstü açık, korunmasız o, büyümüyor
Yel kapıyor hastalanıyor en ufak hava değişiminden
Yerede çıplak ayak basıyor hep
Hiç dinlemiyor beni
Dr söyledi astım başlangıcı var onun
Çabuk daralıyor,sıkışıyor
Mekanlara sığamıyor, dağlara ağıyor
Nem kapıyor buluttan
Çokda ritim tutturamıyor
Yük ediyor olur olmazı
Lafdan hele hiç anlamıyor
Kızmıyorum, aklı eremiyor daha dünyaya
Yalnız ereceğede hiç benzemiyor
Ermesin zaten..
Ererse durur gibi geliyor..


29 Mayıs 2017 Pazartesi

KARDEŞİM GELSİN

Sözcükler peşimi bırakmıyor
Herkes biraz hikayeleşiyor
Adamlar, kadınlar potansiyel şiir gibi duruyor
Bak şu tv deki gerzek hala yalan söylüyor
Ve burnuda nasılsa  hiç uzamıyor
Dünyadan bir geceleri aldım ben
Gündüzlere ilişmedim pek
Boş bank, eski kapı fotoğrafları topladım
Hepsi çok yalnız ve çok hüzünlüydü
Yaşanmış ve terk edilmişler
Hayatta çok bülbül öldürdük
Hepimiz günahkarız
Hiç bir Tanrı bizi kurtarmıycak
Ama beni geçirmeye kardeşim gelsin




28 Mayıs 2017 Pazar

Umudum yoruldu.

YAŞ 16

Bugün tuhaf birşey oldu. Ben 16 yaşımla karşılaştım. Bana hayatta yaşayacak herşeyi yaşadığını artık bu hayatta ona anlam ifade eden hiç birşey olmadığını, ayrıca dünyanın en şanssız insanı olduğunu söyledi..Sabırsızlıkla cümlesini tamamlamasını bekledim.. şaşkınlık içindeydim, aman Tanrım aynı ben ! Şaka mı bu dedim.. Al sana fırsat hadi ona birşeyler söyle ergenliğin karşında duruyor, su serp yüreğine dedim. İlk çıkan söz ağzımdan hayatın çok güzel ve yaşanacak çok güzel günlerinin olduğunu söylemek oldu. Kendi kendime inanarak mı söyledin ona.. bak yalan söylememelesin diye hayıflandım. Hem şans dediğin öyle kimseyi gelip bulmaz. Şans onu arayanındır, farkında olanındır.. Ne olmak ne yapmak istediğine karar ver önce ve bunun için ne yapılması gerekiyorsa yap. Çalmazsan kapınının açılıp açılmayacağını bilemezsin dedim. İnan bana sen benim 16 yaşımsın, çok şey yaptım. Senin yaşında bunları hayal bile edemezdim. Gezilecek, görülecek çok güzel yerler var. Harika yerler gördüm hepsini görmelisin.. Hem insanları tanımak o kadar da kolay iş değil sandığın gibi, daha kaç yüzleri var tanıyacağın..Bu kadar da olmaz deyip daha ne kadar da bu kadar olmazlar göreceksin. Lafa girdi abla bildiğin gibi değil dedi. Seninle ilgili bilmediğim ne olabilirki dedim içimden. Ailen mi sıkıntı, okul mu, sevgilin mi dedim, sana yardımcı olabilirim belki.. Sevgilimle ilgili bir sıkıntı yok. Seviyoruz birbirimizi, aynı üniversiteyi kazanacağız, birlikte yaşayacağız dedi. Gülümsedim hala liseliler aynı hayali kuruyorlarmış dedim içimden. Aklıma gümüş söz yüzüğünüzde var mı diye sormak geldi vazgeçtim. Bak ne güzel. Sevdiğinde seni seviyormuş, hem aşk herkese kısmet olmaz çok şanslısın dedim. Anlayamazsın ben oksijen israfıyım.. Niye yaşadığımıda bilmiyorum. Benden birşey olmaz dedi. Ergenlikde böyle hissedersin bende senin gibi zor bir ergenlik geçirdim.. Hayır ben ergen değilim dedi. Pot kırdım tabi ya hiç ergen olurlar mı.. En sevmedikleri şeyi söyledim. Biz 16 yaşımızda dünyayı çözmüş çok bilen insanlardık nasıl unuttum bunu..  Toparlamaya çalıştım Pedegojiden girdim, ergenliğin 12 ila 24 yaş arası dönemi kapsadığını, dünyanın en berbat hayatının seninkinin olduğunu düşüne bilirsin ama herkesin hikayesi sorsan en acıdır diyip ergen mitinden çıtım.. yaşanacak güzel günler ilerdedir belki yaşamadan bilemezsin dedim. Sorun baban mı annen mi diye sordum. Ağzında değildi, değildisinden anladığım kadarıyla sıkıntı babaydı. Kendimden bildim tabiki. Kitap okuyormusun bak ufkunu açar filan gibi birşeyler söyledim. Pek başarılı ve inandırıcı olabildim mi bilmiyorum. Şimdi beni görünce gülümseyip selam veriyor sevgili 16 yaşım.

26 Mayıs 2017 Cuma

ELALEM

Bazı insanlar, insanların onları düşünmek istedikleri gibi düşünmelerine izin veriyor. Onları yargılarıyla bırakıp kendilerine yaşam alanı yaratıyorlar galiba. Bu belkide biraz anlatmaya çalışmaktan yılgınlık birazda çevrenin pekte önemli birşey olmadığını fark edip, elalem ne der döngüsündenden sıyrılmak gibi.. Biz bu insanlara toplum içinde adını deliye kıçına çalıya veriyor diyoruz.  Bana göre bu insanlar belirli normlardan sıyrılmış kendi içine dönmüş, kendi kendine yetebilme yetisine sahip çok olgun ve hayatta level atlamış yalnız insanlardır. Burdan o büyük insanlara selam olsun! Heralde bu konuya en uygun düşen şarkıda şudur 'Elalem ne derse desin hadi hadi'.

25 Mayıs 2017 Perşembe

HİSTERİK ZAMANLAR

Yaşamla boğuşmaktan kendimi dinlemeyi unuttuğum oldu.. kalemimin yüreğimden komut alamadığı, içimde kar boran, kelimelerimin dillenemediği zamanlar.
Görmem gerekirken göremediklerim.. Gitmem gerekirken gidemediklerim, kalmam gerekirken kalamadığım zamanlar.. Boğazımda bir yumruk konuşamadığım zamanları da geçtim.. Artık nefes alamadığım zamanlarım var benim.

21 Mayıs 2017 Pazar

ÖZE KIYIM

Midemde çok kelebek öldürdüm ben
Avucumdan çok ırmaklar aktı
Kalbim boğuldu benim kör kuyularda
Aklımı çok yıkadım yıkadım, kuruladım
Gözlerimden lavlar fışkırdı da
Dilim peki dedi..
Ağzımsa bir kül tablası,
Gül kokması gereken çağında.
Saçlarımda yılanlar..
Çok yastıklar bastırdım yüzüme
Döktüm yaşlarımı çisil çisil..
Kollarımda sümüklü böcekler..
Çok gece nöbetine kaldım.
Bir avuç harf yuttum
Ruh teslim ettim size..








,

ŞAİR ADAM

'Şiir gibi sokak' dedi kadın.
'Sen de o şiirin en can alıcı mısrası' dedi adam.
Şöyle bir baktı kadın adama..
Bu adam beni şiir yapar dedi, eyvah.


20 Mayıs 2017 Cumartesi

MIKNATIS

Mıknatıs kutupları gibiydik,
Birimiz artı tarafı, birimiz eksi
Ben bardağın boş tarafıydım,
O dolu..
Ben böyle burada ölelim derdim..
O burda böyle yaşasak olmaz mı?
Ben konuşurdum yeraltı edebiyatı olurdu,
O konuşurdu şiir..
Ben gidelim derdim
O kalalım, direnelim.
Ben yoruldum derdim..
O sadece biraz dinlenmemiz lazım.
Ben yapamam der, olmazlara takılırdım.
O senin yapamadığın birşeyi hatırlamıyorum.
Ben sonbahardım yaprak dökerdim,
O ilk bahardı çiçek çiçek.
Her konuda ben gibi dursakta,
Aslında biz butun zıtlıklarımızla tektik.



16 Mayıs 2017 Salı

DUYGUSAL KANAMA

Dağınık kitaplar ve defterlerle dolu bir masa kafam
Çocukluğumdan bugüne ektiğiniz umutları biçtim.
Şimdi harman kaldırıyorum.
Bakın uçuşuyor hepsi.
Emeklerimi ise evi yanan bir gariban çaresizliğinde izliyorum,
Sigaramı tüttürüyorum, acı acı...
Keşke diyorum kendime sen benden daha iyilerine layıksın diyebilsem
Kibarca terk edebilsem.
Film şeridi gibi insanlar geçiyor gözümden,
Hepsine karşı bir yüz körlüğü yaşıyorum
Ayrıntıda gerekmiyor zaten..
Koro eşliğinde hep aynı şeyleri söylüyorlar,
Benim o kadar yeni şeyler duymaya ihtiyacım varken..
Bir bank yalnızlığı çörekleniyor üstüme
Öylesine tenha.. öylesine bir ağaç altı huzuru..
Gözüm hep bir suya bakıyor
Altımda çam pürleri..
Dilimde eskiden kalma türküler..
Yaşıyorum, bilinçli bilinç kaybımla.





15 Mayıs 2017 Pazartesi

BİR GÜN

Kağıt bardakta içilen çay tadı misali kağıtsı.. yaz günü yenmiş yumurta tadı damakta, öyle sası sası, bir sabah. Suratlarda bir memur asabiyeti.. sinir gerici.
Günün kendisinde, bir karşılanmamış hazlara oynayan kitap bayağlığı.. Bir böyle yoksunluk sömürüsü, kimin eli kimin cebinde dizisinin sığlığı.. Rehberin tamamına gönderilen toplu mesajlar gibi samimiyetsiz.. Gece gaz sancısı çekmiş bebek uykusuzluğu sinmiş üzerime..
Evine ekmek götüren baba yorgunluğu ayaklarda..  Bahçede oynamış sözcükler bulup; yakar top, saklambaç gibi.. Böyle çocukluğuna bir selam çakmaca. Avucuna bir cümle koyup uyumaca.. İyi geceler

14 Mayıs 2017 Pazar

KAFA HESABI

Kaç gece dedim boğulmaya hazırım
Teslim oluyorum ellerim yukarı
Al beni.. cesedim vur kıyıya..
Tamam sizin babanız benim babamı dövdü
Siz haklısınız, ben kuduz.
Her gece nezaret altında bu kalp
Kıyamete kalmadı hesap
Sorgu melekleri karşımda
Beraber doldurduk biz bu amel defterini
Hep günahkar çıktım geceleri
Gündüzleriyse püripak, alnım ak
Hepsi Amerikan oyunu bu kafamdakilerin
Duydum kahvede ve tv'lerde öyle dediler
Benim kafayı çekemiyorlar.
Hep üzerime oynuyorlar
Ama benim kafa bu oyunu bozar
Ne mutlu akıllıyım diyene
Geceye direnen gece bekçilerine
Sokak köpekleri ve kedilerine
Sabaha kadar balkon bekleyenlere
Son sigarayı icmeden yatmayanlara
Benim kafa bu oyunu da bozar..
Yine çıkarız sabaha.







11 Mayıs 2017 Perşembe

YÜKÜM GECE

Herkes uyur, şehir uyur,
Ben beklerim geceyi..
Atlasa dünyayı sırtlamış Tanrılar,
Banada geceyi..
Yüküm gece
Cevaplar ister benden,
Hesaplar sorar
Hep bilmediğim yerlerden..
Hep akla gelmeyenlerden.
Yüküm gece, anlam ve hüzün dolu,
Sabahın gün sonu.
Ve ben,
Her geceyi kavustururum şafağa
Benim şafaksa karanlık..
Yüküm çetin, bel bağlama sabaha..

10 Mayıs 2017 Çarşamba

EY YAR

Sana bir arzuhalim var da
Anlatacak dermanım yok
Ben çökeyim şuraya da
Sen anla sustuklarımı..

Hayat geldi üzerime
Duramadım önü sıra
Al başımı koy sinene
Unutayım bildiğimi.




9 Mayıs 2017 Salı

YARA

Bu umursamaz tavırlar,
Etrafındaki kalkan..
Görünmez sanıyorsun, dimi?
Bak bende de var aynısından..
Kuşanmışsın silahını,
Hazırsın hayata karşı pozları filan..
Bir şeyler geçiyor gözlerinden,
Dillerin başka,
Senin de ruhun sarışın.
Seni kendimden tanıdım,
Kendim gibi biliyorum.
Seni yarandan tanıdım
Bu tavırlar ondan
Yaran yarama nasılda denk..
Biliyorum, sende beni tanıdın..
Bu kaçışlar ondan..

YALNIZLIK

Yalnızlık yanında kimse olmaması, tek başına kalma durumuymuş. Burdan bakınca da çok yalnız  duruyor ama bunun bir değişik versiyonu daha var... O ki kalabalıklarda bir başına kalmakmış. Anlattıkları anlaşılmayan, çarpıtılan, sürekli işlerine geldiği gibi anlaşılan, ötekileştirilen insan yada kendini arayan  insan yalnızlığı. Duyabilmek, hissedebilmek için lazım olan yalnızlıklar.. Edebi birazda felsefi yalnızlıklar bunlar.
Halbuki, onlu yaşlarda yalnız kalmaktan çok korkardım, çeşitli gruplara dahil olmaya çalışmak gibi bir sürü başarısız girişimlerimde oldu. Bir gruba dahil olursam varlığımı kabul ettirirmişim gibi geliyordu o zamanlar.. Yirmili yaşlarda da sustuklarımın anlaşılmasını beklemek gibi çılgınca düşüncelerim de oldu hani. Şimdi bakınca çok absürt şeyler istemişim gibi geliyor. İnsanların işine geldiği gibi anladıklarını gördükten sonra, birbirinin acısana sağır kaldıklarını.. Vazgeçtim anlatmaktanda, anlaşılmaktanda..
Sonra yavaş yavaş, insan içine icine çekiliyor, kaplumbağa gibi kabuğuna... Üçüncü boyuta geçiyor adeta, uzaktan izliyor olan biteni.. Garip bir şeyler oluyor, insan seviyor bu yalnızlığını belkide alışıyor... Kitaplara, şarkılara, kaleme- kağıda sığınıyor. Kitaplarda kendi gibi kendini onaylayan dostlar görüyor, ona geniş özgürlük alanı tanıyan. Seviniyor bu duruma, bak benim gibiler de varmış mutluluğudur bu. Veya şu olayı birde burdan yak diyor, yeni şeyler katıyor sana. Ve ben en çok yeni şeyler katan insanları, kitapları seviyorum. Dostlarla konuşma ihtiyacını da yazarak karşılıyorsun.. Doğru şikayetlendiğimiz oluyor ama seviyoruz biz bu yalnızlığı.. Aslında kalabalık bir yalnızlık bu okunması gerekilen bir sürü kitap, daha dinlenmemiş şarkılar, içimize ayna tutup anlatmamız gerekenler var .Ama yinede bazen azda olsa anlayalardı iyiydi demekten geri duramıyorum..

8 Mayıs 2017 Pazartesi

PARÇALI BULUTLUYUM

Kafam mütemadiyen karışıktır benim, masamda, dolabımda... Kafamda kırk tilki dolaşır, her şeyi atar, atar tutarım sonrada bir güzel içime basarım. Ruh halimde bir hayli dalgalıdır ha! Herşeyi sonuna kadar mı desem, bokunu çıkarıncaya kadar mı desem şimdi bilemedim, yaşamayı severim. Duygu denizinin falezlerinde gezerim.Dengem yoktur benim dengesizimdir. Beş dakika önce aşırı mutluyken daha sonra aniden bir hüzün sarar beni. Kelime koleksiyoncusuyumdur ayrıca; sözler biriktiririm ceplerimde. Daha sonra belki sürerim yaralarıma, sevinçlerime, acılarıma diye.. Havalarda bir acayipleşti bu aralar, gitti güneş yine buluta.. Şehri sanki Ozmo ele geçirdi. Her yer gıpgri, bak yine canım sıkıldı.

7 Mayıs 2017 Pazar

VAR DA VAR

Boğazıma dolanmış kelimelerim var,
Gözlerimde dolmuş yaşlar, artık taşırmadığım..
Giden trene, beni de götür demişliğim var, sessizce.
Anlatamadıklarım bağır bağır
Ve vazgeçtiklerim.
Çok canıma değmişliği var kelimelerin,
Susa susa içime yıkılmışlığım
Adını duyunca sesimi titreten yerler, insanlar..
Aldanışlarım var saf saf..
İnanmışılğım var be benim herkese, hepinize,
Defalarca yanılmışlığım var insanlığa dair..
İçimden tel tel düşmüşlüğü var bazılarının,
Uykularımı çalmışlığınız var..
Çok ders almışlığım daha da alacağım var..


5 Mayıs 2017 Cuma

YAŞAM NOTLARIM

Susmak midene vuruyor tatlım, susma! Bak sonra miden, alev alev yandığım doğru oluyor.. Aramızda kalsın ama; bu biranın kesinlikle tuvaletle bir ilişkisi var, çiş yapıyor. Rakı iyidir, candır tercihini ondan yan kullan! Atamızdan yadigar, bizde ata barı vardı, dimi o şarkı. Şimdi aklıma nerden geldiyse..
Bu arada, sen kalbime harika geliyorsun bebeğim. Sabah günaydın mesajımı atmayı unutma. Ne biliyim seni seviyorum filan de işte sebesiz güller açsın yüzümde.
Müzik ruhun lavabo açıcısı gibi birşey, müziksiz adım bile atma. Kendini buluyorsun.
Bu arada Müzeyyen Senar şarkılarıda anason kokuyor, rakıya teşvik veriyor!
Çocukların gözleri umut gibi, intihar etme der gibi bakıyor insana. Çocukların gözlerinin içine içine bakmayı da ihmal etme!
Çantana, yanına kitap almadan hiç bir yere çıkma, mekan zaman ve insanlar sarmaya bilir, yanında bulunsun.
Siyaset lağım çukuru gibi birşey sanki.. böyle bütün pislikler orada toplanıyor gibi gelmiyor mu size de? sakın sakın sakın ha, ilişme!
Tatlım kaçmak kesinlikle çözüm değil. Kaçma! üzerine üzerine yürü, bırak o geri adım atsın.
Sessiz kalmak her zaman onaylamak anlamına gelmez, bazen insan susar ve yine bildiğini okur.
Evi işe, işi eve götürme, hepsi yerinde güzel, beni germe!
Artık masallara inanacak çağı geçtiğimize göre; mutluluğun sonsuza kadar süren birşey olmadığını biliyorsun.. Mutluluk anlarda gizlidir, mutlu anlar biriktir. Güzel bir kitap okuduysan, kahveni keyifle bir dostla paylaştıysan, sevdiğinin gözüne değdiyse gözün sen o gün mutlu olmuşsun demektir.
Kalbe vuku bulan hikayadir gerisi, tırıvırı.. Hadi bakalım kendine iyi davran;)



4 Mayıs 2017 Perşembe

NEFRET-İ AŞK

'Senden nefret ediyorum, Senden nefret ediyorum!' diye bas bas bağırıyor kadın. Adam onu itiyor bir eliyle omuzundan 'asıl ben senden nefret ediyorum'diyor.. Ben böyle seni seviyorum cümlesinden  daha çok içinde aşk barındıran nefret ediyorum görmedim.  Seni yana döne, yıkıla döküle, kanaya kanaya seviyorum demenin aşkça mealidir bu..Ayrılıklar nasıl dahilse sevdaya bu nefrette bir o kadar kalbe dahil. İnsan bir zamanlar bir duygu beslediğinden nefret eder. Nefret için sevmek şarttır. Ne zaman der hiç birşey hissetmiyorum, nötürüm o zaman bitmiştir aşk. Nefret varsa tatlım iyi bak aşkta vardır onda;)

2 Mayıs 2017 Salı

KÖKLERİMDEN UZAĞA

Ne yaşadıkda biz, köklerimizden bu kadar uzağa savrulduk.. Ne oldu bize , nasıl oldu, ne okuduk, neydi gördüğümüz, neydi işittiğimiz de artık dünyaya aynı pencereden bakamaz hallerdeyiz..
Halil Cibranın dediği gibisi, oldu muhakkak' biz yaşamın çocuklarıyız ' artık onların, değil.. Değiştik, evrildik çokçada devrildik biz.. umuttu bizimkisi, hep güzel olsundu istediğimiz... Okuduk, çok okuduk ve okuduklarımız ne okullarda okutulanlara benziyordu nede anlattıklarınıza..kafamız karıştı, olmaz, bu kadarıda olamaz, yok daha neler.. yuh dedik! Bunu bize yapmazlar bile dediğimiz oldu.. Bize böyle öğretilmemişti, neydi bunlar... Kafam karıştı öyle böyle değildi.. Velhasıl kelam merak ettik, araştırdık.. Beynimiz yandı, bulandı.. köklerle uyuşmazlık vardı, biri yalan söylüyordu peki kim? Herşey birbirine girmişti sanki, ama iyiydi berreklaşmadan önceki son evreydi... Anlamaya ve anlamlandırmaya başlıyor, empati kuruyor, aynı olmamanın kusur olmadığını ve herkesin bizi kandırabileceğini biliyorduk. Canımız yanmadı mı? Çok yandı.. Bugüne kadar öğrendiklerimiz hikaye kaldı.
 Aslında o kadar onlarken, o kadar da onlar değildik artık. Doğru onlara benzerdi kaşımız, gözümüz, hele bazende tutan şu kuru inadımız; ama artık aynı değildi , baktığımızda gördüğümüz, duyduğumuzdan anladığımız. Biz çocukları, onların çocukları değildik, biz artık yaşamın çocuklarıydık. Ve onlar bizi olduğumuz gibi kabul etmeliydi. Anlamaya çalışmalı sevmeliydiler sebesiz.. Bütün analar ve babalar biyolojik olanda, devlet olanda..

1 Mayıs 2017 Pazartesi

HAYALPERESTSİN

Beni bu güzel havalar mahvedecek yazımdan şu kısmı söylüyorum ona : Insanlar da çiçekler açsın, böcekler uçsun yüreklerinde.. Çimlere uzansınlar gelincik misali. Bu güzel havalarda çalışmak yasaklansın, tabi okula gitmekte. Parklarda çocuk sesleri kuş seslerine karışsın..bir parti lideri de çıksın desin ki' Bana oy verin baharlar sizin olsun!!! ' desin diyorum, çoşkulu bir şekilde.
-Öyle şeymi olur diyor, hem herkes çalışırsa kim ekmek yapacak ..Ben acıkırım, yemek benim için önemli biliyorsun ... Şaştım kaldım, hakta verdim doğrusu... sadece güldüm. Anlıyacağınız benim hayalperestliğime onun realistliği kafa attı resmen:)

Arzuhal

Kusursuz intiharlar yaratmak istiyorum hanfendi Manasız anlamlar kurgulamak belki  Anladığım kadarıyla anlaşılmak istiyorum Bu zor kaygan ze...