Toplumsal gerçekçi sorunlar,hayata bir türlü uyduramadığım iktisadi teoriler… Bilmem kaç saat,kaç yıl çalışan CEO’ların konferanslarından evrildim, devrildim düştüm edebiyatın koynuna. Oh iyiki de düştüm.
İnanın Aziz Nesin daha iyi anlatıyor o iktisadi teorileri Keynes’ten. Hemde ince bir zekayla, acınacak halimize güldürürkene.Zülfü Livaneli bizi; bir dönem kahramanı yaparak, daha da içselleştiriyor toplumsal gerçekçi sorunlarımızı. Erdem Aksakal iyi bozmuş o CEO’ları. Bize perde arkasını göstererek, prezantabl olmanın zorluklarının.. ve içimize bir ayna tutarak güzel anlatmış ironik durumumuzu.
Göğüs boşluğunda iki akciğer arasında, Sternum’un arkasında, diyafram kası üzerinde ve 4.,5. ve 6. Costae’larınarka yüzünde, üçte ikisi orta çizginin solunda, üçte biri ise sağında yer alan şeyin kalp olması ne kadarda karışık.
O birini görünce veya göremeyince hissettiği derin karmasık şeyin aşk olması... Ve bizim onu bir türlü bir kalıba sokamamamız... Hissedip de midemizde, terleyen avucumuzda bir türlü anlatamadığımız kalbin yerini... Ne güzel anlatmış Nazımlar, Turgutlar, Cemal Süreyalar ve daha niceleri…
Edebiyatın penceresinden her şey ne kadarda anlaşılır, ne kadarda net değil mi? Hiç de komplike durmuyor.
Ne demiş üstat?“Edebiyat Mutluluktur!