Raskolnikov uzanmış yatağa vicdanıyla savaşıyor, yatıyor ateşler içinde, bedbaht...
Mutfağa gidiyorum, ayyaş moruk Bukowski mutfakta dizmiş biraları yine masanın üstüne, ağzında sigarası, kafasını hafifçe kaldırıp bana bakıyor “Bak aldığınız bu eğitim sizi mahvedecek” diyor... Mahvedecek! Acıyorum bu sözle kaçıyorum mutfaktan.. salona gidiyorum Mehmet kitaplığın önündeki koltukta herşeyi geride bırakmanın huzuruyla kitabını okuyor ve kahvesini yudumluyor.
Yılmaz Özdil ise TV’nin önünde yine neye kızdıysa artık “keşke çocukluğunu yaşamayanlar bir bira içselerdi, bu ülke şimdi böyle olmazdı” diyor. Hayıflanıyor kendi kendine... nafile.
Orhan Veli'ye bakıyorum camın önüne durmuş dışarıya, uzaklara bakıyor çok uzaklara,hüzünlü...Ve birseyler mırıldanıyor.. kulak kabartıyorum üstada:
“Ağlasam sesimi duyarmısınız mısralarımda?
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?” diyor... dizelerinden dokunuyorum göz yaşlarına..
Birden aklıma Ali Lidar geliyor. “Nereye gitti şimdi bu alengirli adam” diyorum, dolaşıyorum odalarda.. Tabi ya! Aşağıya bakıyorum, oturmuş sitenin bahçesindeki banka, elinde de kırmızı Tuborg’u, eğmiş kafayı yere... “Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil” diyor. Adam haklı diyip çekiliyorum..
Livaneli’nin sesi geliyor arkadan, sese yöneliyorum. Elinde bir kitap, üstadın “yazmayı öğrenmişler de” diyor “okumayı öğrenmemişler” yazmak için okumak önemli diyor.
Sonra Nazım’ın sesi yükseliyor balkondan, dikmiş bakışlarını semaya, güneşe sesleniyor…
“Akın var güneşe akın,
Güneşi zapt edeceğiz,
Güneşin zaptı yakın” diyor... Mest oluyorum...
Ahmet Erhan;“Terzim dünya,o kimlere neleri yakıştırdı... Terzim dünya, bana herşey yakışır” diyor. Sandalyede dalgın dalgın..Çok da şey yapmamalı dimi Ahmet abi diyorum… Gülümsüyor.
Kapı zilinin çalmasıyla kendime geliyorum. Kitaplığın önünde oyle donmuş kalmışım. Sonra bakıyorum kapının deliğinden, bakışıyla dünyayı, zamanı durduran adamı görüyorum. “Hoşgeldin ‘Memleket’ gözlüm” diyorum.Alıyorum huzuru evime…
14 Mart 2017 Salı
Üşümek bile üşüyor
Ben çok uzundur üşüyorum Bir ben değilim ama İnsanlar üşüyor, ayrılıklar üşüyor El örgüsü kaşkol üşüyor Dört duvarı soğuk karakollar üşüy...
-
Bilmediğim bir dilde acı çekiyorum sanki Anlatamam. Canıma batan bir kıymık parçası Gezinen içimde.. merkez üssü kalbim Dağılır bütün v...
-
Hakikatin işi ne kadarda zor halbuki yalan elini kolunu sallaya sallaya rahat rahat gezebiliyor.
-
Uzaklar neresiydi acaba Bulan varmıydı Ben hiç gitmişmiydim birinden, bir yerden Düzen bozanından.. Cesurmuydum şu hayata Korkak, temki...
-
Bütün sevilmediğim kapılara kendimi sevdirmeye gittim bugün.
-
Tezliği gitmiş canın Kovalarken bekler gözler olmuş insan Sabrı kalmaz kendine Kelimeler gelmez yerine Hayat pencereden süzülen ışık gi...
-
Bütün herşey bir valize sığar mı Bir valiz ne kadar kırgınlık alır Yürek bir valize girer mi mesela Gitmek; ne kadar uzağa gitmektir Kal...
-
Virajlı yolda bir tırın arkasına takılıp kalmış şoför sabırsızlığıyla birlikte, şehirinde bitmeyen yol çalışmaları olan halkın sinir harbini...
-
Denize karşı söylenmiş ne çok söz var Tamda karşısında bitirilmiş, başlanmış..umulmuş. verilmiş şeyler Dikilmiş gözler, dökülmüş tonlarc...
-
Un ufak olduk Günü birbirine uladık Pek değişiklik eklemedik O ağır hiçlikte yattık kalktık.. yattık kalktık. Hep aynı hep aynı..
-
Bilinmezliğin tedirginliği Gizemin büyüsü Hayalin kuruntusu Düşün avuntusu Gecenin yarısı insanın ulu orta yarası Karanlığın ceserati ...